Hakkımızda



Bodrum’un gözdesi Mandalina bahçelerini korumak, sürdürülebilir ve örnek bir bahçe olmak adına 2014 yılında yola çıkmıştık.

Baba Ömer Aras o tarihte 90 yaşını aşmış aktif bir çiftçi olarak aramızda ve hala üretimin başındaydı. Üzgündü, karamsardı. Dört çocuğunu Mandalin geliri ile üniversitede okutabilmiş bir çiftçi olarak gelinen noktada bir Bahçıvan’ın giderlerini bile karşılayamayan bir ortamla karşı karşıyaydı.

“1951 yılında başlayarak kendi ellerimle diktiğim 4.000 Mandalina fideleri ile hala aktif olarak ilgilenmekte ve ranta yenik düşerek sürdürebilmesi mümkün olmayacak şekilde şehirleşmekte olan Bodrum’da “Mandalina Bahçelerimi” koruyarak direnmekteyim. Bodrum Mandalinasını yakında “müzelerde” görmek yerine yaşatmak için çaba sarf eden bir avuç yöre çiftçisinden birisiyim.”   

“Ha çocuk, ha ağaç… İkisini de emek emek büyütürsün. Çocukla ağaç arasında şu fark var ki,  çocuk bir süre sonra kendi ayakları üstünde durmayı öğrenir, kendi yuvasını kurar. Ağaçlar, sen yaşadıkça seninle birliktedir.   “Sen ağacı ne kadar seversen, ağaç da sana o kadar meyve verir. Artık mandalina kazandırmıyor. Buna rağmen tek bir ağacımı dahi kesmedim. Kendi ellerimle diktim onları.  Çocuğum onlar benim. Kim çocuğunu yola atar. Üstelik onlar bana meyvelerini veriyor. Mandalina para etmiyorsa suç mandalina ağaçlarının mı !” “Bodrumlu Çiftci Diplomat “ adlı anılarını yayınladığı kitabına böyle not düşmüştü.

Bu direnişe kayıtsız kalmak olmazdı.  Ben de 1981 yılından beri Era Yatcılık olarak Mavi Yolculuk turları düzenliyor, Era Bodrum Yelken Kulübünde genç denizciler yetiştiriyor, The Bodrum Cup Yat Yarışlarının organizasyonunu yapıyordum. Babam ne zaman Bahçeye gitmek istese ben veya Hamza hazırdık. Eğitim için İlkokuldan sonra hep Bodrum dışında olmuş ve tarımdan kopmuştuk. Onunla Bahçeye her gidişimde çok şey öğreniyordum. Bu kadar yoğunlukta siz bahçelerle ilgilenemezsiniz, bu ekonomik koşullarda bunun finansını da yapamazsınız diyordu. Haklıydı. Bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Beklersek çevremizdeki diğer bahçeler gibi yok olup gidecekleri kesin idi. Günümüz teknolojisinde sosyal medya hayatımıza girmişti. İnternet üzerinden bu lezzetli ürünleri dileyenlere ulaştırabilmek aslında imkânsız olmasa gerekti.

Babam internet aracılığı ile satış fikrine çok sıcak bakmıştı, ama yılların tecrübesi ile Coğrafi işaretli Bodrum Mandalinasının sezonu çok kısa diyordu.  Bir aylık bir süreçte yetiştirdiğimiz 100 ton ürünü tüketmemiz söz konusu olamaz başka ne yapabiliriz diye sordu. Yıllardır Kimyasal gübre hiç vermemişti. Eşim Bodrum’un ilk restoranı olan Körfez Restoranın sahibi Hasan Subaşıoğlu’nun kızıydı. Oda Babası gibi mutfağa hakimdi. Bu doğal narenciyelerden Katma değerli ürünler yapıp sezonumuzu acaba tüm yıla uzatabilir miydik! Sürdürülebilir bir ortam hazırlayabilir miydik! Şekerden bir kaçış olduğuna göre şeker ilavesiz reçel ve marmelat üretimi yapabilir miydik ?, nede olsa kendimiz için evde üretiyorduk. Yıllarca birlikte çalıştığımız mesai arkadaşlarımız Hamza ve Nurhan Kurt çifti de önlükleri giyince çekirdek ekip oluşmuştu. Ortak kararlar verilmiş, Kolları sıvamıştık.

Baba Ömer Aras yetiştirdiği narenciye çeşitlerini tanıtmak için kamera karşısına geçmişti. 8 Aralık 2014 tarihinde Sevgili Banu Şen ile yapmış olduğu söyleşi Hürriyet Gazetesinde “Diren Bodrum Mandalini”  adı ile yayınlanınca umutlar yeşermiş, web sayfası hazırlanmış ve ilk meyve satışlarımızı gerçekleştirmiştik.

İlk yılın heyecanının ardından öncelikli işimiz Organik sertifika için başvurmak olmuştu. Zaten Kimyasal bir ürün yıllardır kullanılmıyordu. Reçel ve Marmelat çalışmalarımızın da sonuna gelmiştik. Şeker ilavesiz olarak ürünler üretmeye hazırdık. Üretim aslında aile için yabancı değildi. Annemin Ailesi Girit göçmeni idi. Dedem, Kazım Efendi İstanköy (Kos) adasında ikinci dünya savaşına kadar oniki adaların Lokum, Helva üreticisiydi. Annem ve Babam da Dedemin atölyesinde çalışmışlardı. Dedenin savaş nedeni ile bıraktığı yerden, Bizde Mandalin Lokumundan başlayabilirdik.  Mandalini kullanarak Kolonya, cips, sos, sorbe, gazoz sıradaki listeydi. Üretimi sevmiştik. Yaz aylarında ise bahçedeki boş alanlara domates, biber, enginar dikip tarhana, salça, soslar yapabilirdik.  Peki hangi marka etiketi ile tüketicilerin karşısına çıkacaktık !

1951 yılında başlayarak 4.000 Mandalina fidesini ağaca ulaştırmak kolay değildi, Bu süreçte babamızın en büyük destekçisi tabi ki annemiz Yadigar Aras idi. “Bodrum Yadigarı” markası için düşünmeden kararımızı vermiştik. Bu ağaçlar hem bize ailemizden yadigâr hem de Bodrum’a yadiğardı.

 Bodrum Mandalini’nin  farkı eşsiz aromasıdır. Bu aroma Denizden gelen meltem rüzgarı ve sımsıcacık güneş eşliğinde olgunlaşmasının ürünüdür. Dünya tarım literatüründe “Bodrum Yerli Mandalini” olarak bilinmektedir. Coğrafi işaretli bir üründür.   Meyvesi kadar çiçek ve olgunlaşmamış yeşil formu ise esans ve kokteyllerin olmazsa olmazıdır.

Distilasyon yöntemi ile çıkardığımız esansları, başta Mandalin kolonyası olmak üzere birçok  ürünlerimizde kullanıyoruz.  Farklı kozmetik ürünlerin arge çalışmalarını da başlatmış bulunmaktayız.

Bu girişimlerimizin diğer üreticilere de örnek olması en büyük dileğimizdir. Maalesef Bodrum’da mandalin bahçeleri gelir getirmiyor gerekçesi ile bakılmamakta ve her geçen gün sayıları azalmaktadır.

Umarız sizde beğenirsiniz. Afiyetle yemeniz ve hep hatırlamanız dileğiyle...

Desteğiniz için teşekkür ederiz

Bodrum Yadigarı

 

---------------------

Ömer Aras:

1951 yılında Müsgebi (Ortakent) beldesinde 125 yerli mandalina fidanı dikerek mandalinacılığa başlayan Ömer Aras  1960 yılına kadar Satsuma, Klemantin ve Portakal cinslerinide ilave yaparak ağaç sayısını 4000’e çıkarır. Doksan iki yaşına kadar üretimin başında, ağaçlarını korumak için direnmiştir. Bu güzel ürünler onun bizlere mirasıdır. 

“Ha çocuk, ha ağaç… İkisini de emek emek büyütürsün. Çocukla ağaç arasında şu fark var ki,  çocuk bir süre sonra kendi ayakları üstünde durmayı öğrenir, kendi yuvasını kurar. Ağaçlar, sen yaşadıkça seninle birliktedir.   “Sen ağacı ne kadar seversen, ağaç da sana o kadar meyve verir.

Artık mandalina kazandırmıyor. Buna rağmen tek bir ağacımı dahi kesmedim. Kendi ellerimle diktim onları.  

Çocuğum onlarbenim. Kim çocuğunu yola atar. Üstelik onlar bana meyvelerini veriyor. 
Mandalina para etmiyorsa suç mandalina ağaçlarının mı !”

Diyen babamıza bu mücadelesine saygı duyarak günümüz teknolojisini ve sosyal medyayı kullanarak bu lezzetli ürünleri tüm Türkiye’ye pazarlamayı amaçlayarak onunla birlikte sitemizi kurmuş ve yola çıkmıştık.  Şimdi onun bizlere öğrettiği şekli ile yolumuza devam edeceğiz. Sorumluluğumuz daha da artmıştır. 

Bize bıraktığın bu güzel ürünler ve öğrettiklerin için teşekkürler Ömer Aras.  

 

 

 
 

 

Bodrum Yerli Mandalin ( Çekirdekli, Kokulu, Aromalı)

Dünya tarım literatüründe “Bodrum Yerli Mandalini” olarak bilinmektedir. Akdeniz iklim koşullarının görüldüğü bölgelerde yetişir. 20. yy’ın başlarında Doğu Ege Adalarından ve Filistin’den getirildiği bilinmektedir. Güney Ege’de özellikle Bodrum Yarımadası’nda üretimi yapılır. 

“Kokulu Mandalin” olarakta anılmaktadır. Ağaçları orta büyüklüktedir. Dal yapısı çok fazla, ince dallı ve söğüt yapraklıdır Yaprakları mızrak ucu şeklindedir. Meyve orta ekseni açık olup, meyve başına ortalama 19 çekirdek bulunmaktadır. Yüksek su oranı ile kaliteli bir türdür. Kabuk rengi açık sarı portakal ya da portakal renginde ve yüzeyi hafif pürüzlüdür. Aralık - Ocak aylarında olgunlaşır. Soğuklara karşı oldukça dirençlidir. Meyve eti sarı-portakal rengindedir. Meyve kabuğu orta ince kalınlıktadır, kalınlığı 3 mm civarındadır. Kabuk meyve etine son derece zayıf bağlıdır, dolayısı ile çok kolay soyulur. Meyvesi orta veya orta küçük boyda ve yassı şekildedir.

 

Bodrum Klemantin/ Kinin Mandalin (Çekirdekli)

Cezayir'de doğal mutasyon veya melezleme sonucunda elde edilmiş bir çeşittir. Ülkemize 1936 yılında İtalya'dan getirilmiş olup yetiştiriciliği daha çok Akdeniz Bölgesinde yaygınlık kazanmıştır. Ağaçları orta büyüklükte, sık yapraklı ve çok dallı olup, yuvarlak bir taç oluşturur. Meyve kabuğu koyu portakal renginde, hafif pürüzlü görünümdedir. Kabuğun meyve etine bağlılığı orta sıkıdır. Fakat kolay soyulabilir. Diğer mandalinalar kadar puflaşma göstermez. Meyve eti koyu portakal renkte, gevrek, sulu ve aromalıdır. Tozlayıcı çeşide bağlı olarak çekirdek sayısı artabilir.

Bodrum Satsuma Mandalin (Çekirdeksiz)

Satsuma mandalinası, Türkiye'ye ilk defa Japonya'dan Batum yoluyla doğu Karadeniz bölgesine girmiştir. Daha sonra, özellikle Ege Bölgesinde ekolojisine uygun sahalar bularak büyük alanlara yayılmıştır. Ülkemizde yetiştirilen satsumaların tümü owari grubunda yer almaktadır. Tüm dünyada yaygın olarak yetiştirilen ve tanınan bir çeşittir. Ticari öneme sahip turunçgil çeşitleri arasında soğuğa en dayanıklı çeşit olarak bilinir. Meyve kabuğu, hasat döneminde sarımsı portakal renginde ve hafif pürüzlüdür.

Kabuğun meyve etine bağlılığı gevşektir. Depolama ve taşımaya elverişlidir. Puflaşma eğilimi fazladır. Meyveler orta büyüklükte, basık şekillidir. Meyve eti, koyu portakal rengindedir. Sulu, aromalı ve kalitesi yüksek bir çeşittir. Mandalina meyvesi çekirdeksizdir.
Verimli bir çeşit olup düzenli meyve verir ve periyodisiteye eğilimi azdır. Ağaçlar yayvan taçlıdır. Erkenci bir çeşittir.

Bodrum Portakalı (Washington)

Washington Navel Göbekli portakalların temelini oluşturan bu çeşit Brezilya’nın Bahia yöresinde Celesta portakal çeşidinden mutasyonla oluşmuştur. Orta büyüklükte ve yuvarlak taçlı ağaçlar oluştururlar. Meyve yuvarlak ve meyve kabuğu hafif pürüzlüdür. Çiçek tozu oluşturmaz. Olgunlaşma zamanı orta erkencidir (Aralık sonu). Orta sulu bir çeşittir. Türkiye’de hem iç tüketim, hem de ihracat için aranan başlıca çeşittir.

 

-----------

 

Ömer Aras

Bodrum’a  ve Türk turizmine  katkı koyan temel taşlardan birisidir. Kendi  eli ile diktiği 4000 Mandalin fidanı ile Bodrum yarımadasının en büyük üreticisi olmuştur. Yaşam hayatı genel  olarak Bodrum ve karşısındaki  yunan adası Kos (İstanköy) arasında geçmiştir. Yaşam hikayesini  “Bodrumlu Çifci Diplomat” kitabı ile gelecek nesillere aktaran örnek insanlardan birisidir. Kitabında

     -  Ben nerede doğduğumu bilmiyorum. Ama annem, beni 1925  haziranında bir mandalina ağacı altında doğurduğunu söylerdi. Bu nedenle muhtemelen İstanköy’de doğmuş olmalıyım, diye söze başlar.
Baba Bodrum’un yerli eşrafındandır.  O yıllarda Bodrum’da  eğitim alabileceği bir okul yoktur. Eğitimini Kos adasında İtalyan okullarında tamamlamıştır. Kitabında annesinin, kendisini ve kardeşlerini alıp İstanköy’e gitmesinin nedenini, “Sanırım, bizler daha iyi eğitim alalım, yabancı dil öğrenelim, büyük dayım Şükrü Kaya ( Atatürk’ün İçişleri Bakanı) gibi yetişelim diye götürmüş olmalı.”  diye aktarmıştır.

ikinci Dünya Savaşı yıllarında İstanköy’de yaşananların birçoğuna tanık olmuştur.  1944’te Bodrum’a askerliğini yapmak üzere gelmiş ve  askerlik sonrası çiftçilik ilişkisi başlamıştır.

Ömer Aras, Bodrum’a gelen İtalyanların en küçük sorunlarıyla gönüllü 

olarak  bire bir yıllarca ilgilenir. Bu göreve bağlılık, İtalyan devleti tarafından takdir edilir. İzmir İtalyan Konsolosu’ndan bir mektup alır. Konsolos, kendisiyle tanışmak istediğini, uygun bir zamanda İzmir’e gelmesini rica etmektedir.  O gün ona İtalya Cumhurbaşkanının (Cavaliere) şovalye unvanı verildiği de bildirilmiştir. Bir ay sonra yapılan bir törenle beratı verilir, altın madalyası yakasına takılır.

1996’da bu kez İtalya Cumhurbaşkanı Scalfaro ve Meclis Başkanı Prodi tarafından Commendatore unvanıyla taltif edilir.

Ömer Aras, 1983- 2003 yılları arasında İtalyan Fahri Konsolosu olarakda görevlendirilir ve  bu görevini layıkıyla yapmaya, Bodrum’u en iyi şekilde temsil etmeye çalışır. Ancak 2003’te yaş haddinden görevden ayrılır. Konsolosluk bayrağını, mührünü ve tabelasını teslim eder.

Bodrum’un  Mandalin ile tanışma hikayesini kitabında paylaşmıştır.

Bodrumlu Çiftçi Diplomat: Ömer Aras

Ayrıntıların titizlikle işlendiği, yaşam tanıklığının ustalıkla öyküleştirildiği bir kitapta ölümsüzleşti “Bodrumlu Çiftçi Diplomat” Ömer Aras’ın hayatı… Çok özel bir ilgiyi hak ediyor. 
 

Bodrum’un ve İstanköy’ün geçen yüzyılına ışık tutan: “Ömer Aras Bodrumlu Çiftçi Diplomat” kitabını 2012 yılında yayınlandı. Yaşam öyküsü olarak yazılan kitap aynı zamanda bir turizm belgeseli olarak da Ömer Aras’ın İtalyan fahri konsolosu olarak Bodrum turizmine katkılarını da akıcı bir dille gün yüzüne çıkarıyor.

Yazar, eğitimci, Bodrum Kent Konseyi Başkanı Hamdi Topçuoğlu’nun Ömer Aras’la iki yılı aşkın bir süre yaptığı görüşmelerle ortaya çıkan “Bodrumlu Çiftçi Diplomat Ömer Aras” kitabı, 1926-1947 arası İstanköy, 1947’den günümüze Bodrum tarihine, turizmine, çiftçiliğine de ışık tutuyor.  Era yayınlarından çıkan kitabın tüm gelirleri Ömer Aras tarafından Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bırakıldı.

Ömer Aras “Ben ömrümü bilimin aydınlığına ve bu toprakların çağdaş dünyayla buluşmasına adamış birisiyim. İsterim ki kitabım 7’den 70’e çağdaş düşünceye inanan herkes tarafından okunsun”  dedi.

Yazar Hamdi Topçu’da “Ömer Aras gibi her yönden Bodrum’a örnek olan bir değerli insanla birlikte çalışmak benim için hem kazanç hem de gururdu. Ben Ömer Aras’la Bodrum’u İstanköy’ü ve geçen yüzyılı çok daha iyi tanıdım. Bu kitap özel bir sözü tarihtir. Geçmişle bu günü buluşturmak isteyen her Bodrumlunun bir başvuru kitabı olduğunu düşünüyorum” dedi.

Kitabın basılmasında tasarımları yapan gazeteci Attila Güvenç ” Günümüz  varoluşundaki temel isimlerdendir Kocadon Ömer amca ya da Ömer Aras. Bodrum’da heykelinin dikilmesi gerekli saklı bir kaç insandan biridir O” açıklamasında bulundu.

Kitap ile ilgili diğer yorumlar, Hüseyin Şahin (Çiftci);

Ömer Aras Bodrum mandalinacılığının anıt isimlerindendir. Çok bilinçli bir ziraatçidir. Ağaçlarına gözü gibi bakar. İsrafı ve düzensizliği asla sevmez. Tek meyvenin bile heder edilmesini istemez. Bu konuda o kadar titizdir ki parasını alsa bile malını değerlendiremeyen tüccara bir daha mal vermez. Biz onun ziraatçiliğinden çok şey öğrendik.

Cemal Uslu (Tüccar);

Ömer Aras'la yılların dostuyuz.. Çok sağlam bir kişiliktir, dürüsttür. Sözüne çok güvenirim. Narenciye ve turizm üzerine çok başarılı çalışmalar yaptı. İtalyan fahri konsolosu olarak Bodrum'u ve ülkemizi yıllarca başarıyla temsil etmiştir. O Bodrum'un gurur duyacağı güzide bir insandır.

Bodrum’un unutulmaz süngercisi Aksona Mehmet de duygularını şöyle dile getiriyor;

Yaşadığım şu topraklarda,geçmişten geleceğe, gözümün gördüğü, gönlümün sevdiği, tabiat ve kültürel varlıklarımızın korunup gelecek nesillere aktarılmasında, gerçek bir beyefendi olan sevgili Ömer Aras’ın katkıları çok büyüktür. Yaşadığı mekanlara ve koruduğu mandalin bahçelerine bakınca bütün bunları somut olarak görmek mümkündür. Mandalin bahçelerine beton yığını dikenler, O’nun çocuğu gibi baktığı bu mandalin ağaçlarının ürettiği oksijeni cigerlerine doldurduklarını bilirler mi acaba ?. Bodrum süngerciliğinin dış ülkelere pazarlanmasında onun çabalarını hangi süngerci unutabilir? Ben her zaman kendime örnek aldığım bu muhteşem insanı Ege ve Akdeniz kıyılarında silinmes izler bırakan sünger avcılarının manevi huzurunda saygı ile selamlıyorum. Tanrım bu güzel insanın ve bıraktığı bütün degerlerin üzerinden iyiliklerini esirgemesin.

Ömer Aras’ın kitabı 132 sayfa  kuşe kağıda basılı, ilk kez yayımlanan bir çok fotoğrafı da içeriyor.

Ömer Aras’ın anlatımı ile Bodrum Mandalina’sının tarihcesi;

1950'li yıllar incir, tütün, badem, arpa, buğdayın yetiştirildiği yıllar, Bodrum yarımadasında. O yıllarda incir artık para kazandırmamaya başlamış, tütün üretimi ise kısıtlanmıştı.. Bu yüzden yeni bir şeyler denemek gerekiyordu.

Birçokları narenciyenin Bodrum’daki geçmişinin yüzyıllar öncesine gittiğini sanır; oysa geçen yüzyılın başlarında Bodrum Çukurbahçe’de 20 kadar, Ortakent’te de iki Giritlinin köyün içinde ve Hortma mevkiinde toplam 30 kadar, ayrıca Bodrum’daki avlularda da birer ikişer mandalina ağacı vardı. Tüm bu ağaçlar rodos'tan getirilip dikilmişti.

Halikarnas balıkcısı,Cevat Şakir'de Kızının düğününe gitmiş Sicilyadan bir sürü çeşit getirmiş.. Klementin, Waşington Greyfurt türlü narenciye fidanı. Mahkemede başkatiplik yapan  Ortakent’teki Mustantik bahçesine dikilmiştir.  Sonra ise hiç ilgilenmemiş, çok iyi bakılmadığı içinde iri meyve vermiyorlardı. Esas 2. Dünya Savaşı öncesi Kalimnos adasından Kosmos adında bir sığır tüccarı, buralara gelir, Nalbantların kefilliği sayesinde köylülerden sığır alırmış. Bu alım satımda Nalbantların adamı Mehmet Çömez ona rehberlik edermiş. İtalyanlar harbe girince Kosmos, Türkiye’ye gelemediği için son alışverişin borcunu Nalbantlara ödeyememiş. 1945’te savaş bitince Kosmos Bodrum’a yeniden gelmiş. Nalbantlara, 1000 narenciye fidanım var, bu fidanlarımı almak isteyenlere size olan borcumun karşılığı tanesi 1 liradan satmaya hazırım, demiş. Bodrum’dan ilk olarak Akçalanlı Zeyyat Mandalinci’nin babası,  Kalimnos’a gitmiş ve bu mandalina fidanlarından satın almış. Daha sonra başka Bodrumlular da bu fidanlardan satın almış. 1947–1950 arasında Bodrum’da herkes bahçesine, tarlasına mandalina fidanı dikmeye başlar.  Ürünler çeşitlenir. Rizelilerin mandalinasını, satsuma’da dikilir.

Benim ilk işim mandalina bahçeleriydi, Kalimnos'tan 300 fidan getirince, o yıllardaki yaklaşık 50 adet mandalina fidanı 350 ye ulaştı. 10 yılda 4000 ağaca çıkardım. Kuyular açtım; kanallar, evler yaptım. Fidanlar beş yılda mandalina vermeye başladılar.”  1950’den 2000’e dek çiftçilikten para kazandım. Çocuklarımı mandalina parasıyla en iyi okullarda okuttum. 1950’li yıllarda yol yoktu; ürettiğimiz malı pazarlamak, deveye hendek atlatmaktan daha zordu; ama para kazanıyorduk. Şimdi malı havayoluyla gönderme imkânımız var; ama satamıyoruz. Görüyorsunuz mal dalında kalıyor.

Kocabacaklar ve Çobanyıldızı firmaları vardı. Onlar mandalina mevsiminde Karadeniz çektirmeleri kiralardı. Üretici ürününü toplar kasalardı. 60x30 boyutlarındaki kasalar, sınıflamaya göre 72, 80, 92, 102, 120,150, 210 mandalina alırdı. Mandalinanın büyüklüğü ne olursa olsun kasa 12–13 kilo gelirdi. Kasalar develerle sahile indirilir ve çektirme beklenirdi. Çektirme sırasıyla Gümbet’ten başlar, Yalıkavak’a kadar yalılara yanaşır, açığa demirler, kıyıdaki kasalar sandallar vasıtasıyla çektirmelere taşınırdı. Mandalina kasaları çektirmelerin depolarına yerleştirilirdi. Depolar dolunca güverteye istiflenirdi. Ben üç beş kuruş fazla para verir, mandalinalarımı güvertede taşıtırdım. Çünkü kapalı yerde mandalinaların asidi buharlaşır ve kalitesi bozulurdu. Bazen de üşenmez malımın başında İstanbul’a giderdim.

Daha sonra “Bodrum'da Karakaya'lar mandalina işini çok geliştirdiler. Bize de kendilerine de çok para kazandırdılar. Mandalinayı makineyle yıkıyorlar, seçiyorlar, ihraç ediyorlardı. Türkiye çapında ihracat yapan sayılı firma idiler. Yıllar ilerledikçe, şartlar değişti.  Mandalina üretimi arttı ama günün ekonomik şartları maliyetleri yükseltmişti. Bahçeler tek tek satılmaya başladı, yerlerinde binalar mantar gibi bitmeye başladı Bodrum'un geleceğini belirleyen şey, kuralsızca genişleyen yapılaşma oldu.

Çiftçilik benim hayatım. Hiç vazgeçmedim. Çünkü tabiat insanı yaşatır. Çiftçi çapa sallayan insandır, beceriklidir. Kendi sebzesini meyvesini yetiştirir. Sonradan bu iş kayboldu. Köylü bıraktı artık çiftçiliği. Biz kilometrelerce öteden taşırdık suyu bahçelerimize… Şimdi çeşmeler evlerin içinde, ama kimse bir şey dikmiyor, üretmiyor. Yazık… Büyük bir kayıp.

Ha çocuk, ha ağaç… İkisini de emek emek büyütürsün. Çocukla ağaç arasında şu fark var ki,  çocuk bir süre sonra kendi ayakları üstünde durmayı öğrenir, kendi yuvasını kurar. Ağaçlar, sen yaşadıkça seninle birliktedir.   “Sen ağacı ne kadar seversen, ağaç da sana o kadar meyve verir.”

“Artık mandalina kazandırmıyor. Buna rağmen tek bir ağacımı dahi kesmedim. Kendi ellerimle diktim onları. Çocuğum onlar benim. Kim çocuğunu yola atar. Üstelik onlar bana meyvelerini veriyor. Mandalina para etmiyorsa suç mandalina ağaçlarının mı !”

Şu an başlattığımız proje “bodrummandalini.com ise son bir çaba”  umarım gelecek nesiller Bodrum Mandalini’ni müzelerdeki ağaçlarda görmezler.

Whatsapp
İnternet sitemizde çerezlerden faydalanılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanununu, Gizlilik Sözleşmesi ve Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz. Reddet Kabul Et